Çok kafam karışık bir haftada, iki günde bitirdim romanı. Çok oluyor böyle içli içli kitap okumayalı aslında. 418 sayfalık kitap iki günde ellerimin arasında eridi. Elif Şafak'ı ilk defa okuyorum. Aşk kitabı ile ismini daha da duyar olmuştum. Ancak alıp da okumadım. Elim henüz gitmiyor. Büyücü asayı değil, asa büyücüyü seçer hesabı.. Ollivander bey amca haklı. Kitap okunması gereken zamanı bilir ve okuyucusunu kendisi seçer.
Havva'nın Üç Kızı.. Ben kitap alırken ne araştırırım, ne sorarım. Aksi taktirde okuyasım kaçar. Bu nedenle bende uyandırdığı ilk izlenim bir annenin üç kızı ile imtihanı olmuştu. Ancak bambaşka bir hikaye ile karşılaştım. Bir genç kadının kendisi ile imtihanı. Üç arkadaşın hikayesi.
Münkir, Mümin, Mütereddit..
Kitap öncelikle akıcı idi. Elif Şafak'ın paragrafları kullanım şeklini sevdim. Ne sıkıyor ne de ceylan gibi bir paragraftan diğerine sekiyor. Beni yormadı ne dili ne de anlatımı. -yalnız devrik cümleler. ancak bu kişisel. sevmiyorum devrik cümleleri.- Hatta arada bir yerlere serpiştirilmiş eski kelimeler diğer başka romanlar gibi ağırıma değil de hoşuma gitti. Benim gibi yıllardır kış uykusundaki bir okuyucuyu bile sıkmadı. İki günde bitirdim.
Konusu itibari ile her sahnede zıtlıkları barındıran bir kitaptı. Çatışma doluydu her yer. Mensur ve Selma, Şirin ve Selma, Peri ve Selma, Deniz ve Peri, Mona ve Şirin, Troy ve Azur, Azur ve herkes..
Peri ve Tanrı.
Kitap aynı anda iki zaman dilimini birden anlatıyor. Peri'nin Oxford yılları ve katıldığı bir davet aynı anda işleniyor. Kitap güzel bir ilerleme kaydediyor. Yalnız..
Sonuç bölümünde sıkıntılar göze çarpıyor. Son bölüme kadar herkesin merakla beklediği o "skandal" beni hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. Daha derli toplu olmasını beklerdim. Daha beni çarpacak bir "skandal" beklerdim ancak bu skandal zaten ortaya çıkmış bile ben hala ne olduğunu merak ederken. Öylesine beklentiye girmişim. Kitabın başındaki detaylı tespitlerden sonra.. Ucu açık sonları sevmem. Ki ucu apaçık bir son ile bitti Peri'nin hayatının bize sunulan kesiti.
Profesör zannedersiniz Mr. Argus Filch gibi eski işkencecilerden, öyle anlatılıyor karakterlerin ağzından, daha doğrusu sezdiriliyor. Aman o dersi alma, aman o adamdan uzak dur, aman da aman.. Halbuki pek bir sıradan.
Peri'nin çok sevdiği babasının ölümü anlatılmadı. Adnan'ı tanıyamadık, Peri'nin abilerini tanıyamadık, Deniz'i tanıyamadık, Peri'nin ikiz oğlan çocukları ile ilişkisini hiç okuyamadık. Bir devam kitabı yazılır bu bilinmeyenlerle. Mona'yı daha fazla tanımak, yaşam tarzını dinlemek isterdim. Havada asılı kaldı her şey benim için. Ancak keyifli bir okuma olduğunu söylemeliyim.
En çok hoşuma gidenlerden birisi de Elif Şafak'ın yalnız toplumun değil İstanbul'un da nabzını tutuşu oldu. Onu okurken İstanbul'un nefes aldığını zannediyor, onu canlı yerine koyuyor, neredeyse zavallı şehre yaptıklarınız için özür dileyecek oluyorsunuz. Bu duyguyu bir de Teoman'ın o şarkısında hissetmiştim.
İstanbul bugün yorgun, üzgün ve yaşlanmış; biraz kilo almış..
Ağlamış yine, rimelleri akıyor..


